Kız kaçırma
Çerkesler başka milletlerden kız almaya ve başka milletlere kız
vermeye fazla sıcak bakmazlar.
Çerkeslerin evlenme geleneklerinde "Yeplıxi kaşe, depleyi yet" yani "Aşağı
bak al, yukarı bak ver" kaidesi esastır. Bu erkeğin kadın sayesinde
değil, kadının erkek sayesinde refah görmesi anlamına gelir. Erkeğin
mevki ve servetçe daha altta olan kızları eş seçmesini öngören bu
kaide, Çerkeslerin kızlarına paye verme konusunda ne kadar hassas
olduklarının göstergesi sayılır.
Evlenmenin yaşı
Çerkesler erken yaşlarda kız ve erkek çocuklarını evlendirmezler.
Kızların biraz yaşlıca olmasını kusur değil, olgunluk göstergesi
olarak kabul ederler. Çoğunlukla evlilik yaşı 25-30 arasıdır.
Çerkes kız ve delikanlıları eş seçimi hususunda gayet tabi ve pratik
bir yol takip ederler.
Sevmek ve beğenmek gençlerin hakkı, vase (başlık) alıp vermek de
ihtiyarların hak ve vazifesidir.
Eş seçme hakkı
Çerkes kız ve delikanlıları serbest hareket ettikleri için eş
seçiminde fazla zorluk çekmezler.
Her kız civar yerleşim yerlerindeki bütün delikanlıları tanır. Sürekli
olarak düğün, cemiyet, toplantılarda delikanlıları görme ve konuşma
fırsatı bulabilirler. Bu toplantılarda birbirlerini beğenen gençler
daha fazla konuşmaya çalışırlar ve evlenme niyetlerini açığa vururlar.
Gençler nelere dikkat ederler?
Delikanlılar özellikle kızların fiziki yapılarına dikkat ederler.
Çelimsiz yada fazla kilolu kişileri beğenmezler. Çerkes kızları dik
durmaya ve yürümeye dikkat ederler, kamburlarını çıkarmayı büyük kusur
olarak kabul ederler. Bellerinin ince kalması vücutlarının dik durması
için "şuktan" denilen özel korseler kullanırlar. Ne kadar asil ve
zengin aileye mensup olursa olsun çelimsiz ve kabiliyetsiz bir kızı
delikanlılar kabul etmezler. Kızın güzel elbise dikmek, ince ve zarif
sırma işlemeleri yapmak hususundaki şöhreti delikanlıların rağbet
göstermesine neden olur.
Kızlar da kendisine eş olacak delikanlıda seçkin vasıflar ararlar.
Asalet ve servet gibi hususlar kıymet ifade etmekle beraber bir kız
için erkek seçiminde bunlar yeterli değildir. Önce ahlâki üstünlüğe
dikkat eden kızlar, ciddiyet, istikamet, cesaret sahibi olmayan genci
beğenmezler.
Kız evlenmeyi kabul ettiği delikanlıya parmağındaki yüzüğü çıkararak
kabul nişanesi olmak üzere verir. Delikanlı da bu yadigarı itina ile
muhafaza eder. Çerkes delikanlıları karşılık olarak kıza yüzük
vermezler. Evlenme teklifinin kabul görmesi üzerine serbest görüşen,
gülüp latifeler yapan kızla delikanlı arasında diğer milletlerde
görülenin aksine derhal resmiyet başlar.
Başlık (Vâse)
Çerkesler kızları için eskiden gayet yüksek vâse yani (başlık)
alırlardı.
Eski Çerkeslerde vâse almaktan amaç kızlarına hürmet edildiğini ve
değer verildiğini görmektir. Çünkü baba aldığı başlık değerinde bir
hediyeyi ilk ziyaretinde kızına verirdi.
Çerkes kızları kendileri için asaletinden aşağı başlık verilmesini
affedilmez bir hakaret telâkki ederlerdi. Gelini fazla üzmemek için
damat tarafı da fedakârlık yapardı. Para, at, öküz, silah gibi şeyler
başlık olarak verilirdi.
Başlık veremeyecek derecede fakir olanlara, soyunun servet sahipleri
yardım etmek zorundaydı. Bu ihmal edilmeyecek bir ananedir.
Delikanlının adet gereğince hakkı olan bu yardımı istemesi ayıp
sayılmazdı. Bundan ötürü Çerkeslerde fakirlik evlenmeğe mani değildi.
Kız isteme
Kız erkeğin evlenme teklifine evet dediği andan itibaren gelini
almak ve götürme merasimi başlar. Bu merasim iki şekilde oluyor.
Birisi resmi şekilde kızı babasından istemek, vaseyi evvelce vererek
her zamanki merasim ile gelini gündüz eve götürmektir. Bu usul daha
ziyade uygun ve kibarlık telâkki edilir.
Kız babasından istenecek ise delikanlının amca, dayı gibi en yakın
akrabasından biriyle bir Thamate (ihtiyar) biri elçi olarak gönderilir.
Fakat kız başka köyde ise babasının evinden başka bir eve misafir
olmak ve kızı istemek hürmet icabıdır. Delikanlının babası asla bizzat
kendisi istemez. Annenin kız beğenmeye gitmesi ise adet değildir.
Ebeveyn için görmeden gelin sahibi olmak Çerkes1ere mahsustur. Fakat
yüzünü görmediği bir kızı hayat arkadaşı olmak üzere bir gencin
odasına sokmak gibi bir adet Çerkeslerde yoktur.
Gönderilen heyet müracaat edince baba kızla teklifsiz olan kadınlar
vasıtasıyla fikrini sordurur ve aile efradının reylerine başvurur.
Kızlar her vakit nezaketen işi babasının reyine bırakırlar. Ancak
arkadaşlarından fikir ve arzusu öğrenilir. Kızın arzu ettiği delikanlı
sınıf ve mevki itibarıyla kendisine uygun olduğu takdirde baba
genellikle reddetmez. Bu suretle babanın muvafakatı alınınca ağırlık
miktarının tayini için zaman kararlaştırılır.
Artık o günden itibaren kız babasından utanıp görünmemeğe başlar.
Gelin çıkarma
Gelini getirmek üzere teşkil edilen alaya delikanlı bütün akranını
davet eder. Alaya kendisi dahil olamaz ise de genç kardeşleri, genç
dayı ve amcaları alaya iştirak ederler. Gelini getirecek
araba ile delikanlının hemşiresi yahut akrabasından bir iki kız ve
kadın ile hizmetçi kız gider.
Kız yakın köyden getirilecek ise alay sabah gidip akşama döner. Gelin
ekseriyetle cuma, bazen de perşembe veya pazartesi akşamları eve
getirilir.
Alayın şerefine o gece tertip olunan danslara gelini almağa gelen
kızın bilhassa çok oynaması şart gibidir.
Gelin alayının hareket zamanı gelince bütün heyet gelinin çıkacağı
kapı önünde at üstünde hazır bulunur. Delikanlının küçük kardeşi,
yahut yakın akrabasından bir genç odaya girer. O dakikadan itibaren
yeni gireceği aile ve kabileye karşı bir prenses tavrını almış olan
gelinin koltuğuna girerek oturduğu yerden kaldırır. Gençlere mahsus bu
merasime ihtiyarların karışmaması alışılan ve olgunluk sayıldığından
gelinin yanında annesi ve babası değil yaşlı akrabası bile bulunmaz.
Gelinin geçeceği yol üzerinde zengin ve asil aileler kıymetli kumaş
sererler. Ağır ağır gelini koltuğunda odanın kapısına doğru getiren
genç devamlı surette etrafa para serper. Çerkeslerde güveyin koltuğa
girmemesi, orada hazır bulunacak olan yaşlılara saygı gösterme
fikrinden ileri gelir.
Llepe mafe vez si daxe
Gelin kapıdan çıkarken gelinle münasebeti olan ihtiyar bir kadın "Llepe
mafe vez si daxe" yani "mesut adım atasın güzelim" der. Bu hitap
üzerine sâadet yuvası olan baba evini terketmekte olan gelin, eski
güzel hatıralarının düşüncesiyle hissettiği üzüntüyü tutamâz, gözyaşı
dökerse de hissettirmemeğe çalışır. Gelin giderken anne ve babasının
elini öpmez. Çünkü kendisini naz ve nimet içinde büyüten şefkatli
ailesini başkası için terk edip gitmeyi hürmetsizlik ve ayıp
saydığından o sırada onların yanına çıkmaktan utanır.
Başında duvak olduğu halde gelin kapıdan çıkarken hazır bulunanlar
hürmeten silah atarak kendisini selâmlar. Gelin evden çıktıktan sonra
alay silah atmağa devam eder ve şenlik içinde yola düşer. Gelin
götürmeye mahsus milli marşlar hep bir ağızdan söylenir. Silah
atışları ve at oyunları yol boyunca devam eder.
İşte böyle neşeli bir alayla gelin "Leghune" adı verilen gelin
odasının kapısına getirilir. Bütün köy içinde sevinç nişanesi olarak
derhal kurban kesilir. Gelini kapıda kız ve genç kadınlar beklerken
bir taraftan da silahlar atılır.
Gelin odaya götürülür ve gelinin bugün için hazırlamış olduğu sırma
işlemeli silahlık gibi şeyler alaya iştirak edenlere hediye edilir.
Bütün heyet ve köy ahalisi tertip edilen ziyafette bulunarak yemek
yerler.
Gelinlik yerine kurak ve şuktan
Çerkeslerde özel olarak gelinlik elbisesi yapmak adet değildir. Bu
nedenle gelin kızlık elbisesi ile gelir. Bir çerkes kız için başındaki
sırma taç, sırma şeritlerle donatılmış güzel kuraktan daha güzel bir
şey yoktu. Zifaf gecesine kâdar bu elbiseyi giyer ve tam olarak temiz
bir şekilde geldiğini gösterir. Çerkes kızlarının beli ince, vücudu
dik tutmak için kullandıkları "şuktan" da taşınır. Şuktansız yani
korsasız gelin olmak kız için ayıp sayılır ve onu çıkarmak güveyin
hakkıdır.
Çerkeslerde yüz görümlüğü vesaire yoktur. Ancak gelin gelir gelmez
kayın pederi servet derecesine göre at, damızlık hayvan hediye eder.
Bununla beraber ne kayınpeder, ne de kayınvalide gelini göremez.
Ertesi sabah gelin artık kızlara mahsus elbiselerini çıkarır ve kadın
elbisesi giyer. Çıkardığı elbiseleri kocasının akrabasından olan kız
ve kadınlara hediye ederek gençlik hayatına vedasını yapar.
Gelinin yeni evindeki konumu
Gelin bir esir, bir hizmetçi değil, tam bir şahsiyet ve istiklâl
sahibi olarak geldiğini göstermek için gelin odasında bir prenses gibi
oturur, ne dışarı çıkar, ne diker, ne de başka bir işe el sürer.
Bilakis kendisine hizmet edilir. Sofrası ayağına gelir, yalnız
kendisini görmeye gelenlerin ziyaretini kabul eder. Kocasının akrabası
olan kadınlar gelini görmeye gelince etrafına un, yumurta, yağ ve
şekerden yapılan hamur tatlısı Meterizz serperler. Onu kapışacak
çocuklarda orada eksik olmaz. İlk zamanlarda gelin kocasının
akrabasından olan yaşlı kadınların yanında oturmaz. Yemek yemez, hattâ
konuşmaz. Ancak kendisine akran olanlarla sohbet eder. Yanına
kocasının
akrabasından olanlar çocuk da olsa girdikçe hürmeten ayağa kalkar.
Gelin kayınpeder, kayınvalide, büyük kayınbirader, kocasının
amcalarının ismini söyleyemez.
Kayınpeder ve kayınvalidesinin ismi söylendikçe hürmeten ayağa kalkar.
Kayın pederine prens anlamında "Pşi" kayınvalidesine "Guaşe" yani
prenses, kayınbiraderlerine "Pşiko-Prenszade", kızlarına "Pşibhb" der.
Gelin kocasının ismini söyleyemez. Münasip ve hoş bir tabir kullanır,
meselâ "Ceylân" der. Yahut aile ismiyle hitap eder.
Kız kaçırma
Ebeveynin kızını vermek istememesi üzerine çiftler, gece kaçmaya
karar verirler. Bu halde delikanlı arkadaşlarını alarak gizlice kızın
evine giderler. Muayyen saatte kız dışarı çıkınca ata bindirirler ve
köyden uzaklaşırlar. Gelin götürmeye mahsus şarkı ve marşları
söyleyerek, silah atarak delikanlının köyüne gelirler. Uyanan köy
ahalisi de her taraftan silah atarak bu yeni misafiri selamlar. Kız
delikanlının yakın akrabalarından biri tarafından at üzerinde
götürülür. Güvey bizzat götürmez.
Not. Bu yazı Jabagi Baj'ın "Çerkesya'da
Sosyal Yaşayış ve Adetler" adlı kitabından derlenmiştir. (F.T.)